top of page

İCRA İFLAS KANUNUNDAN KAYNAKLANAN TASARRUFUN İPTALİ DAVASI
2004 SAYILI İCRA İFLAS KANUNU 277 İLA 284

ESAS YÖNÜNDEN

                           İcra İflas Kanunu'nda "iptal davası" başlığı adı altında 277. Maddede incelenen tasarrufun iptali davası ivazsız tasarrufların, acizden dolayı yapılmış bazı tasarrufların, ve zarar verme kastı ile yapılmış tasarrufların iptali sonucunu doğuran şahsi bir davadır.

       
 1.DAVANIN DİNLENEBİLME ŞARTLARI

                         İİK'nın 277 ve devamı maddelerine dayalı açılmış tasarrufun iptali davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerekir. Kesin aciz belgesi dava kesinleşinceye kadar sunulabilir. 

         
2.İPTALE TABİ İŞLEMLER

                       A. İvazsız Tasarruflar ( Karşılıksız Kazandırmalar)

                                      Olağan hediyeler hariç olmak üzere haciz, aciz ya da iflas tarihinden geriye dönük iki yıl içerisinde yapılmış olan karşılıksız kazandırmalar iptale tabii işlemdir.

                      B.Aciz Durumunda Yapılan İşlemler

                                     Borçlunun önceden taahhüt etmemiş olması koşuluyla borçlunun mevcut bir borç için temin etmiş olduğu rehinler, paradan başka ödeme aracıyla yapılmış ödemeler, vadesi gelmemiş borç ödemeleri, kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya yapılan şerhler aciz veya iflastan geriye doğru bir sene içinde yapılmış ise iptale tabi işlemdir.

                      C.Zarar Verme Kastı İle Yapılan İşlemler

                                       Uygulamada en çok karşılaşılan ve tasarrufun iptali davalarının çoğunluğunu oluşturan işlem çeşididir.
                                      Malvarlığı borçlarını karşılamaya yetmeyen borçlunun alacaklısına zarar vermek amacıyla yapmış olduğu tüm işlemler iptale tabiidir. Elbette borçlunun tasarrufa konu işlemi yaptığı kişinin de bu zarar verme durumunu biliyor olması ya da bilebilecek durumda olması gerekir. Üçüncü şahıs borçlunun eşi, altsoy ya da üstsoyu, üçüncü derece dahil kan ya da kayın hısımı ise borçlunun bu işlemi zarar verme kastıyla yaptığını bilmesi gerektiği kabul edilir.
                                    Zarar verme kastı ile yapılan bir işleme karşı tasarrufun iptali davası açılacaksa, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş sene içerisinde haciz veya iflas yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır.




USUL YÖNÜNDEN

                        İİK 277 Tasarrufun iptali davası basit usulle görülen davalardandır.

             
1.GÖREV VE YETKİ
    
                        
Tasarrufun iptali davası genel mahkemelerde genel yetki ile görülen davalardandır. Görev ve yetki kuralları açısından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu belirleyici olacaktır.

             
2.İHTİYATİ HACİZ PROSEDÜRÜ

                Alacaklının talebi üzerine söz konusu mal üzerinde ihtiyati haciz kararı verilebilir. Ancak buradaki ihtiyati haciz kavramını İcra İflas Kanunu 257. Maddesinde düzenlenen ihtiyati hacizle karıştırmamak gerekir. Tasarrufun iptali davasındaki ihtiyati haciz, tasarrufa konu işlemin gerçekleştiği mal veya mallardır ve ihtiyati haciz bunlar üzerinde uygulanacaktır. Ayrıca genel hükümlerdeki ihtiyati haczin aksine tasarrufun iptali davasında ihtiyati haciz kararı alınabilmesi için teminat zorunlu değildir. Yalnızca davanın tasarrufa konu mal değil de bu malların elden çıkartılmış olması durumunda bedellerinin talep edildiği durumlarda ihtiyati haciz için teminat yatırılması zorunludur. Zorunluluk ve miktara ilişkin hakim değerlendirme yapacaktır.

             3.DAVALI ve  DAVACI

                      Davacı; elinde geçici ya da kalıcı aciz belgesi bulunan alacaklılar ile iflas idaresidir.

                      Davalılar; borçlu, borçlu ile iptale konu hukuki muamelede bulunan yahut borçlu tarafından ödeme yapılan kişilerdir. Kişiler ölmüş ise dava bunların mirasçılarına yöneltilecektir.

                      Kötü niyetli üçüncü şahıslar aleyhine de dava açılabilir. (örn. Malı elinde bulunduranlar)

           
  4.DAVA AÇMA SÜRESİ

                     Tasarrufun iptali davası (İİK m 277) beş yıllık hak düşürücü süreye tabiidir. Bu süre tasarrufa konu işlemin yapıldığı tarih itibarıyla başlar.

              5.HARÇ ve VEKALET ÜCRETİ

                     Tasarrufun iptali davaları nisbi harç ve vekalet ücretine tabidir.



TASARRUFUN İPTALİ DAVASININ SONUÇLARI


             Tapu kaydı üzerinde düzeltmeye tabi olmamasından da anlaşılabileceği gibi tasarrufun iptali davası ile söz konusu mal borçlunun mülkiyetine geri dönmez. Alacaklıya malın borçlunun mülkiyetine dönmeden haciz ve satış isteme yetkisi verir. 

                  Üçüncü kişi de malı elinden çıkartmışsa bu malların değeri kadar ancak davacının alacağından fazla olmamak üzere üçüncü şahıs nakden tazmine mahküm edilir. Üçüncü şahıs da bu bedeli aynı davada borçludan isteyebilir. Bu talep üzerine davalar ayrılıp ayrıca karar verilebilir.

                     Bağış (ivazsız kazandırma) sebebine dayanan iptal davalarında üçüncü kişi iyi niyetli ise yalnızca elinde kalanı vermekle yükümlüdür.







YARGITAY KARARLARI

TASARRUFUN İPTALİ DAVASI MUTLAK TİCARİ DAVALARDAN OLMADIĞINDAN ASLİYE TİCARET DEĞİL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN GÖREVİ İÇERİSİNDEDİR

"Somut olayda, dava, İİK'nın 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olup, bu davalardaki amacın; borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı bazı tasarrufların geçersiz ya da iyiniyet kurallarına aykırılık nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalması ve dolayısıyla o mal üzerinde cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaya yönelik ve şahsi nitelikte ve borçlunun tasarruflarına yönelik olduğundan ve mutlak ticari dava niteliğinde olmadığından, bu niteliği itibarıyla asliye ticaret mahkemesinin görevi içinde sayılan ticari davalardan olmamasına göre, uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir." 20. Hukuk Dairesi 2016/5546 E.,  2016/7376K.



DAVACI DİLEKÇESİNDE BİLHASSA (ESKİ) BORÇLAR KANUNU MADDE 18 HÜKÜMLERİNE DAYALI İPTAL YOLUNU SEÇTİĞİNİ BELİRTMİŞ OLUP MAHKEMECE İCRA İFLAS KANUNU 277. MADDESİ UYARINCA DAVAYA DEVAM EDİLMESİ İSABETSİZDİR

Davacının bu seçimlik haklarından BK 18. maddeye dayalı iptal yolunu seçtiği dava dilekçesinde özellikle vurgulanmış, bunun nedeni olarak da İİK 277 vd maddelerine dayalı iptal için hak düşürücü sürenin geçmiş olması gösterilmiştir. Bu açık izah karşısında davacının talebi doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılması ve BK 19. maddeye göre yargılamaya devam edilerek bir karar verilmesi yerine yazılı şekilde davacının İİK 277 vd kapsamında bir dava açtığı kabul edilerek hüküm tesisi isabetli değildir.17. Hukuk Dairesi  2012/6461 E.  , 2013/3144 K.



ME
NFİ TESPİT DAVASI İLE TASARRUFUN İPTALİ DAVASI FARKLI YARGILAMA USULLERİNE TABİ OLDUKLARINDAN KARŞI DAVA OLARAK AÇILAN MENFİ TESPİT DAVASININ TEFRİK EDİLEREK BEKLETİCİ MESELE YAPILMASI GEREKİR
"Basit yargılama usulüne tabi tasarrufun iptali davasına karşı açılan menfi tespit davasının yazılı yargılama usulüne tabi olması, tasarrufun iptali davasının temyiz inceleme yeri ile menfi tespit davasının temyiz inceleme yerinin farklı olması nedeniyle karşı dava olarak açılan menfi tespit davasının tasarrufun iptali davasından tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesi yargılamaya ayrı esas üzerinden devam edilip taraf delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken her iki davanın birlikte görülmesi isabetli görülmemiştir.
3-Mahkemece, menfi tesbit davasının tefrik edildikten ve ayrı esasa kaydı yapıldıktan sonra, tasarrufun iptali davasının diğer ön koşullarının gerçekleşmiş olduğunun anlaşılması halinde koşullarının bu davanın tasarrufun iptali davasının ön koşulu olan gerçek bir borç ilişkisinin varlığını etkileyeceğinden bekletici mesele yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken görevsizlik kararı verilmesi isabetli görülmemiştir.
"17. Hukuk Dairesi         2016/10525 E.  ,  2016/8237 K.


İSTİHKAK DAVASINA KARŞI DAVA OLARAK İCRA HUKUK MAHKEMELERİNDE AÇILAN TASARRUFUN İPTALİ DAVASINDA İSTİHKAK DAVASI HERHANGİ BİR SEBEPLE  AÇILMAMIŞ SAYILIRSA KARŞI DAVA OLARAK AÇILAN TASARRUFUN İPTALİ DAVASI ASIL DAVADAN BAĞIMSIZ BİR HAL ALACAĞINDAN GÖREVSİZLİK VERİLMESİ VE DAVANIN GENEL MAHKEMELERDE SONUÇLANDIRILMASI GEREKİR
"Dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkına dayalı olarak açtığı “istihkak” davası ve bu davada aynı Kanun’un 97/17. maddesi uyarınca karşı dava olarak açılan “tasarrufun iptali” istemine ilişkindir.
İİK’nin 97/17. maddesinde, istihkak davasına karşı haczi yaptıran alacaklının anılan Kanun’un 11. babı hükümlerine (İİK’nun 277. vd. maddeleri) dayanarak ve muvakkat veya kati aciz belgesi (madde, 143,105) ibrazına mecbur olmaksızın karşı dava olarak iptal davası açabileceği hükmüne yer verilmiştir. Buna göre tasarrufun iptali davası, karşı dava olarak kural olarak 10 günlük cevap süresi içinde ya da en geç ilk oturuma kadar açılabilir.
Somut olayda, tasarrufun iptali davası karşı dava olarak yasal süresi içinde açılmakla birlikte; istihkak davasının açılmamış sayılmasına karar verilmesinden sonra asıl davadan ayrılmış, ancak yargılamasına İcra Hukuk Mahkemesi tarafından devam edilmiştir.
İstihkak davasının hiç açılmamış sayıldığı bu durumda, karşı dava olarak açılan tasarrufun iptali davasının ayrılmasına yönelik verilen karar yerinde olmakla birlikte; ayırma işleminden sonra tasarrufun iptali davasının asıl davadan bağımsız bir hal aldığı, bu nedenle de İİK’nin 281. maddesi uyarınca genel mahkemelerde görülerek sonuçlandırılabilmesi için görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinin dikkate alınmaması hatalı olmuştur.
"


TASARRUFUN İPTALİNE İLİŞKİN VERİLECEK KARAR ŞAHSİ SONUÇ DOĞURAN BİR KARAR OLUP KARARDA AYRICA HACİZ VE SATIŞ YETKİSİ VERİLMESİ GEREKİR
"Davacının bu davadaki amacı, yaptığı icra takibi nedeniyle alacağını tahsil edebilmek için yapılan taşınmaz devrine ilişkin tasarrufun kendisi yönünden geçersizliğini sağlamak olup, davacının bu hakkı ayni değil şahsi sonuç doğurur. Davada tasarrufun iptali sebeplerinin olması halinde dava konusu taşınmaz üzerinde haciz ve satış yetkisine karar verilmesi gerekir. Bu durumda mahkemece dava konusu davalılar arasındaki taşınmaz devrine ilişkin tasarrufun iptali ile davacı alacaklıya icra takibine konu alacak ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere haciz ve satış yetkisi verilmesine karar verilmesi gerekirken kararda yalnızca tasarrufun iptaline karar verilmesi doğru değil res’en bozma nedeni ise de yapılan yanlışlığın giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden hükmün 6100 sayılı HMK'nın 370/2. maddesi gereğince düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir."
4. Hukuk Dairesi         2021/20783 E.  ,  2022/1166 K.


BORÇLU ŞİRKETİN BİLİNEN ADRESİ DIŞINDA HACZE GİDİLİP BİR İŞLEM YAPILMAMASI BORÇLUNUN ACZİN VARLIĞININ SABİT OLDUĞU ANLAMINA GELMEMEKTEDİR
"Tasarrufun iptali davasını elinde geçici veya kesin aciz belgesi bulunan alacaklı açabilir. (İİK.m.277) Bu husus, dava şartı olup, hâkim görevi gereği doğrudan gözetmek zorundadır. Ancak, bu eksiklik yargılamanın her aşamasında hatta temyiz aşamasında dahi giderilebilmesi mümkündür.
Somut olayda, borçlu şirketin bilinen adresinde bir haciz yapılamamış, 18.02.2016 tarhinde başka bir şirket adresine hacze gidilmiş ancak orada da herhangi bir işlem yapılmamıştır. Alacaklı tarafından sunulmuş bir aciz belgeside bulunmaktadır.
Bu durumda, borçlunun aciz halinin varlığının sabit olduğundan söz edilemez.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan, hiçbir işlem yapılmamış olan 18.02.2016 tarihli haciz tutunağının aciz belgesi niteliğine olduğu kabul edilerek hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır."

17. Hukuk Dairesi         2019/5326 E.  ,  2020/6429 K.


DAVACI DİLEKÇESİNDE  BİR İPTAL SEBEBİNE DAYANMIŞ OLSA DAHİ MAHKEME BUNUNLA BAĞLI OLMAYIP DİĞER İPTAL SEBEPLERİNDEN BİRİNE GÖRE DE TASARRUFUN İPTALİNE KARAR VEREBİLİR
"İİK'nin 278.maddesinde düzenlenen iptal nedenleri için açıklanan haciz veya aciz yahut iflastan evvelki 2 senelik süre, bu maddede öngörülen akrabalık ve bedel farkından dolayı iptal ile borçlunun kendisine yahut 3.bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartıyla irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri için belirlenen bir süre olup İİK'nin 280.maddesinde sayılan iptal nedenleri için uygulanmaz. Aynı Yasanın 280/1.maddesinde sayılan iptal nedenleri için ise 5 yıllık süre içerisinde dava açılması mümkündür. Burada hemen belirtilmesi gerekir ki İİK'nin 278.maddesinde öngörülen süre hak
düşürücü süre olmayıp ivazsız tasarufların butlanına ilişkin ve iptale tabi tasarrufun sınırını gösteren süredir.
Somut olayda haciz veya aciz tarihi 17.02.2011 dir. Tasarruf ise 06.10.2006 tarihinde İİK'nin 278.maddesinde öngörülen 2 yıllık süre dışında yapılmıştır. Ancak davacı tarafından İİK'nin 278, 279 ve 280.maddelerinden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilecektir (YHGK'nun 25.11.1987 gün ve ...Karar sayılı kararı). Davalılar dava konusu tasarrufun yapıldığı tarihte baldız-enişte dirler. Dava konusu tasarrufun iyiniyet ve bedel farkına bakılmaksızın davalı 3.kişi enişte İsmail'in davalı borçlu Behiye'nin amacını ve durumunu bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK 280/1.maddeler gereğince 5 yıllık süreye tabi olduğu ,dava tarihi 14.03.2011 itibari ile 5 yıllık sürenin henüz dolmamış olması göz önüne alınarak karar verilmesi gerekirken mahkemece İİK 278/1 maddedeki iki yıllık süreye göre değerlendirilmesi sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir."

17. Hukuk Dairesi         2016/1016 E.  ,  2016/1752 K.



BORÇLUNUN ALACAKLISINA ZARAR VERME KASTIYLA 3. KİŞİYE BONO TANZİM ETMESİ DE TASARRUF KAVRAMI İÇERİSİNDEDİR VE DAVACININ BU TASARRUFU İPTAL ETTİRMEKTE HUKUKİ YARARI VARDIR
"Mahkemece davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir. Davacı vekili dava dilekçesi ile davalı ...'in, davalı borçlular tarafından düzenlenen 20.01.2012 ve 15.02.2012 tanzim tarihli bonolar ile toplam 983.373,00 TL alacak için borçulular hakkında Osmaniye 1.İcra Müdürlüğünün 2012/6991 sayılı takip dosyasının alacaklılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını belirterek muvazaalı senet ve bu senetlere dayalı olarak yapılan icra takibinin kendi alacağını tahsil edebilmek amacıyla iptalini talep etmiştir. Dava konusu senetler ile bu senetlere dayalı olarak yapılan icra takibinin İİK 278, 279, 280 maddeler gereğince iptal edilmesi halinde muvazaalı takip sonucu davalı ...'in anılan dosyadan yaptığı tahsilatların davacıya iadesi gerekeceği gibi borçluların malları üzerindeki haczi de kalkmış olacağından davacının haciz sırası da değişecektir.
Tasarruf kavramı borçlunun malvarlığını azaltıcı nitelikte hukuki işlemleri ve hukuki fiillerini de içerdiğinden davalılar arasındaki senet düzenleme fiilinin tasarruf kavramı içinde olduğu; davacının bu tasarrufu iptal ettirmekte hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerektiğinden Mahkemece davanın esasına girilerek yukarıda açıklamalar ve yasal düzenlemeler doğrultusunda öncelikle dava ön koşullarının varlığının araştırılması, varlığı halinde de dava konusu tasarrufun İİK 278, 279, 280 maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
"
17. Hukuk Dairesi         2018/1405 E.  ,  2020/120 K.


DÖRDÜNCÜ KİŞİNİN BORÇLU İLE BAĞLANTILI OLAN ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN UZAKTAN AKRABASI OLMASI VE KİRACILIK İLİŞKİSİ BULUNMASI BORÇUNUN MALİ DURUMUNU BİLİYOR OLDUĞU ANLAMINA GELMEZ
"Bu tür davalar İİK 282. maddesi hükmü uyarınca borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimselerle bunların mirasçıları aleyhine açılır. Kural bu olmakla birlikte yine anılan hükme göre davada kötüniyet sahibi üçüncü kişiler de davalı olarak gösterilebilir. Davalılardan ... doğrudan borçlu ile hukuki muamelede bulunan kişi değil, tasarrufun iptali istenen taşınmazı üçüncü kişi davalı ...’ten 29.08.2014 tarihinde satın alan dördüncü kişidir. Bu davalı hakkındaki davanın kabul edilebilmesi, dolayısıyla onun yaptığı tasarrufun iptali, ancak kötü niyetli olduğunun kanıtlanması durumunda mümkündür. Davalı ...’nın kötü niyeti davacı alacaklı tarafından ispat edilmesi halinde onun hakkındaki davanın kabulü gerekir.
Somut olayda, dördüncü kişi ...’nın borçlu ile bir ilgisi iddia ve ispat edilmemiştir. Yurt dışında yaşadığı sabit olan davalı ...’nın, borçlu ile bağlantısı olan üçüncü kişi ... ile uzaktan akrabası olması ve kiracılık ilişkisi bulunması nedeniyle borçlunun mali durumunu biliyor sayılması mümkün değildir.
Bu durumda İİY’nın 283. maddesine göre davanın bedele dönüştüğü dikkate alınarak mahkemece davalı üçüncü kişi ...’in taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri nisbetinde (takip konusu alacak ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere) tazminat ödemesine hükmedilmesi gerekirken, mahkemece davalılardan ...’nın kötü niyeti kanıtlanmışcasına ve İİK.nun 283/2. maddesi hükmü göz ardı edilerek davanın yazılı olduğu üzere kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir."

17. Hukuk Dairesi         2016/5854 E.  ,  2019/5313 K.



ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI 

TASARRUFUN İPTALİ DAVASINDA TAŞINMAZA UYGULANAN TEDBİRİN MAKUL SÜREYİ AŞMASI MÜLKİYET HAKKININ, YARGILAMA SÜRESİNİN UZUN SÜRMESİNİN İSE ADİL YARGILANMA HAKKININ İHLALİ OLDUĞUNUN KABULÜ GEREKİR
"Başvuru; tasarrufun iptali davasına konu taşınmaza uygulanan tedbirin uzun sürmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir...Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti. ([GK], B. No: 2014/17196, 25/10/2018) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede mülkiyet hakkını sınırlandıran bir tedbirin uygulanmasının ölçülü olabilmesi için kapsamı ve süresi itibarıyla orantılı olarak uygulanması gerektiği ve tedbirin makul olmayan bir süre devam etmesinin, mülkiyet hakkının tanıdığı yetkilerin kullanılmasının belirsiz olacak şekilde ötelenmesi suretiyle mülk sahibine orantısız bir külfet yüklediği gerekçesiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Somut başvuruda, tedbirin on yılı aşkın süredir devam ettiği dikkate alındığında anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. 
Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Gü*** Er*** ve diğerleri (B. No: 2012/13, 2/7/2013) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede yargılama süresinin makul olmadığı gerekçesiyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Somut başvuruda da yargılamanın 10 yıl 7 ay 13 gün sürdüğü anlaşıldığından anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Bu doğrultuda başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir."

Başvuru Numarası: 2019/10233 Karar Tarihi: 8/2/2023



                                                                                                 
AVUKAT DENİZ KURTAY ERDOĞAN

bottom of page